19 Kasım 2023 Pazar

14. Boğaziçi Zirvesi -Yılmaz Parlar

 14. Boğaziçi Zirvesi 10 Numara

Başkanlığını Cengiz Özgencil’in yaptığı Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) Türkiye Cumhurbaşkanlığı himayelerinde 16-17 Kasım arasında organize edilen 14. Boğaziçi Zirvesi, mükemmelliğe imza atarak 10 numarayı haketdi.

 Boğaziçi Ekonomi Zirvesi, Türkiye'nin ekonomik gelişmelerini ele almak üzere düzenlenen prestijli bir etkinlik olarak dikkat çekiyor. Bu yılki zirve, ülkenin ekonomik vizyonunu şekillendiren önemli konuları masaya yatırmak amacıyla gerçekleşti. Zirve, ekonomi, finans, iş dünyası liderleri ve akademisyenleri bir araya getirerek güçlü bir network oluşturdu.


Gerçekleşen, zirvenin açılış konuşmasını yapan Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) İcra Kurulu Başkanı Cengiz Özgencil, Türkiye'nin ekonomik durumu ve geleceğine dair çeşitli perspektifleri ele aldı. Ayrıca, küresel ekonomik trendlerin Türkiye'ye etkileri. Dünya barışına katkı sağlamayı amaçladıklarını belirtti.

Sektör liderleri ve uzmanlar, dijital ekonominin yükselişi, teknoloji ve inovasyonun ekonomik büyüme üzerindeki etkileri gibi konularda paneller düzenledi. Dijital dönüşümün ekonomik dinamiklere nasıl yansıdığı ve iş dünyasının bu değişime nasıl adapte olduğu geniş kapsamlı bir tartışmanın merkezi oldu.

Katılımcılar iş dünyasındaki güncel sorunları ve çözüm önerilerini tartışarak, gelecekteki iş stratejilerini belirleme fırsatı buldular. Zirve, sadece ekonomik konularla sınırlı kalmayarak, küresel politika, ticaret ilişkileri ve güvenlik gibi geniş bir perspektifi de kapsayarak katılımcılara kapsamlı bir bakış sunmayı amaçladı.

Boğaziçi Ekonomi Zirvesi, Türkiye'nin ekonomik geleceğini şekillendiren, liderlerin görüş ve stratejilerini paylaştığı bir platform olarak önemli bir etkinlik olarak öne çıktı.



14. Boğaziçi Zirvesi, "Gelecek Yüzyılı Karşılamak" temasıyla gerçekleşti. Katar Ticaret ve Endüstri Bakanı Sheik Mohammed bin Hamad Bin Qassim Al Abdullah Al Thani, zirvede yaptığı konuşmada, ülkeler arası ticaret hacmini ve yatırımların düzeyini artırma çağrısında bulundu. Al Thani, özellikle gıda güvenliği ve iklim değişikliği gibi zorluklarla baş etmek adına iş birliğinin önemine vurgu yaptı. Katar'ın 2030 vizyonu çerçevesinde bilim ve teknolojiye odaklandığını belirtirken, Filistin halkının maruz kaldığı zulme dikkat çekti ve gerçek bir barışın sağlanmasını talep etti.



Zirvenin ana gündem maddelerinden biri, İsrail ve Filistin arasındaki gerginlik oldu. Katılımcılar, yaşanan krizin bölgedeki istikrarı olumsuz etkilediğine ve ateşkesin gerekliliğine vurgu yaparken, UİP Kurucusu ve Başkanı Cengiz Özgencil, dünya barışına katkı sağlamayı amaçladıklarını belirtti. Filistin halkının maruz kaldığı zulme dikkat çeken konuşmalar, bölgedeki barışın önemini bir kez daha gündeme taşıdı.

Katar Ticaret ve Endüstri Bakanı, konuşmasında Ar-Ge ve yapay zeka alanlarındaki yatırımlarıyla dijital dönüşüme öncülük ettiklerini ifade etti. Yatırımların sürdürülebilir kalkınmayı hedeflediğini belirten Al Thani, bölgedeki güvenlik ve istikrarın sağlanması için ticaret hacminin artırılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, zirve boyunca sektörel bazda özellikle enerji ve bankacılık sektörlerinde B2B görüşmelerin gerçekleştiği ve yatırım fırsatlarının ele alındığı bilgisi verildi.  

Darfur Sultanı Al-Sultan Ahmed Dinar, zirvedeki konuşmasında ekonomik istikrarsızlık ve göçlerin insanların geleceğe dair umudunu azalttığına dikkat çekti. Zorlukların aynı zamanda kalkınma fırsatına dönüştürülebileceğini belirten Sultan, Afrika'nın sahip olduğu zengin kaynaklarla yapılacak yatırımların kıtayı büyük bir sıçrama yapmaya teşvik edebileceğini ifade etti.



Kosova Bölgesel Kalkınma Bakanı Fikrim Damka, zorlukların aynı zamanda fırsat anlamına geldiğini belirterek, küresel ekonomideki entegrasyon dönemine dikkat çekti. Adaletsizlik ve eşitsizlikle mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Damka, Türkiye ve Kosova arasındaki tarihi ve kültürel bağlara vurgu yaparak, iş birliği sürecinden memnuniyet duyduklarını söyledi.

Suudi Arabistan Ankara Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin Abdulkareem Abualnasr, konuşmasında çok taraflı iş birliklerinin dünya barışının temeli olduğunu belirtti. Suudi Arabistan'ın küresel ekonomide iş birliğiyle ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklediğini ifade eden Büyükelçi, Türkiye ile 2030 vizyonu çerçevesinde güçlerini birleştirdiklerini ve iş birliğinin giderek güçlendiğini umduklarını dile getirdi.



Zirvenin bu yılki odak noktalarından biri olan ekonomi panelleri, Türkiye'deki yatırım fırsatlarını vurguladı. Yurt dışından gelen yatırımcılar, özellikle enerji ve bankacılık sektörlerinde önemli B2B görüşmeler gerçekleştirirken, zirvede düzenlenen 27 panelde dünya barışından teknolojiye, tarımdan spora birçok konuda fikir ve öneriler paylaşıldı. Zirve, küresel ekonomideki değişimlere ve önümüzdeki yıllara dair çözüm odaklı bir perspektif sunarak katılımcılara önemli bir platform sağladı.

Geleceğe Dayanıklı Metaverse Girişimleri: Uzun Vadeli YZ Stratejileri ve İş Sürdürülebilirliği panelde;

Geleceğin dijital dünyasında önemli bir yer tutmaya aday olan metaverse, sadece teknolojik yeniliklerle değil, aynı zamanda uzun vadeli stratejilerle iş sürdürülebilirliği açısından da dikkat çekiyor. Bu stratejiler, sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal boyutları da kapsamaktadır.

Günümüzde küresel pazarlara erişim ve ticaret, iş dünyası için önemli bir stratejik odak noktası haline gelmiştir. Şirketler, sınırların ötesindeki müşterilere ulaşma ve uluslararası ticaretin avantajlarından yararlanma konusunda giderek daha fazla çaba sarf etmektedirler. Küresel pazarlar, şirketlerin büyüme potansiyelini artırma, rekabet avantajı elde etme ve çeşitlendirme imkanları sunmaktadır.

Özellikle dijital teknolojilerin gelişimi, küresel pazarlara erişimi daha da kolaylaştırmaktadır. İnternet üzerinden gerçekleşen e-ticaret, şirketlere dünya çapındaki tüketicilere doğrudan ulaşma fırsatı sunmaktadır. Dijital pazarlama stratejileri ve sosyal medyanın etkin kullanımı, şirketlerin uluslararası arenada görünürlüğünü artırmak için güçlü araçlar haline gelmiştir.

İş İnsanı Elif Rahvancı ile yaptığımız söyleşide İş Sürdürülebilirliği görüşlerini aldığımızda

Rahvancı “Küresel pazarlara adım atarken dikkat edilmesi gereken zorluklar da mevcuttur. Farklı kültürler, yasal düzenlemeler ve ticaret politikaları, şirketlerin başarılı olabilmeleri için dikkate almaları gereken faktörler arasında yer almaktadır. Ayrıca, rekabetin yoğun olduğu küresel pazarlarda, şirketlerin kaliteli ürün ve hizmet sunumu, müşteri memnuniyeti ve inovasyon konularına odaklanmaları önemlidir.

Küresel pazarlara erişim ve ticaret, şirketler için büyük fırsatlar sunarken aynı zamanda dinamik ve değişken bir ortamı da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, şirketlerin küresel pazarlarda başarılı olabilmeleri için sürekli olarak değişen koşullara adapte olmaları ve stratejik bir vizyonla hareket etmeleri kritik bir öneme sahiptir.” Bilgileri paylaştı

Çevresel Duyarlılık ve Enerji Verimliliği panelde özetle vugulanan:

Geleceğe dayanıklı metaverse girişimleri, çevresel etkilerini azaltmaya odaklanarak enerji verimliliği sağlamalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş ve sürdürülebilir teknoloji altyapıları kullanımı, bu alanda atılacak önemli adımlardır.

YZ stratejileri, kullanıcı verilerinin etik ve güvenli bir şekilde işlenmesine vurgu yapmalıdır. Veri gizliliği ve güvenliği, metaverse'in güvenilirliği açısından temel bir unsur olarak ele alınmalıdır.

Sürdürülebilir metaverse girişimleri, toplumsal çeşitliliği teşvik etmeli ve herkesin bu dijital dünyaya katılımını sağlamalıdır. Eşitlik, adalet ve fırsat eşitliği temel prensipler olarak benimsenmelidir.

Geleceğe yönelik uzun vadeli stratejiler arasında, kullanıcıları eğitmek ve bilinçlendirmek de yer almalıdır. Metaverse'in potansiyelleri ve riskleri konusunda toplumu aydınlatmak, sürdürülebilir bir kullanımı destekleyecektir.

Sektördeki paydaşlar arasında işbirlikleri kurmak ve küresel standartlara uyum sağlamak, metaverse'in uzun vadeli başarısını destekleyen önemli unsurlardır. Birlikte çalışma, inovasyonu teşvik edebilir ve sektörde bir norm oluşturabilir.

Uzun vadeli YZ stratejileri, sadece çevresel ve toplumsal değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirliği de kapsamalıdır. İş modelleri, gelir dağılımı ve rekabet stratejileri, metaverse'in uzun vadeli başarısını güvence altına alacak şekilde tasarlanmalıdır.

Geleceğe dayanıklı metaverse girişimleri, bu stratejilerle birleşerek, dijital dünyada sadece teknolojik bir devrim değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir evrimin de öncüsü olabilirler.



Panel;Teknoloji çağında hukukla kazanmak veya kaybetmek,

Teknoloji çağında hukuk, işleyişini geleneksel yöntemlerden dijitalleşmiş platformlara taşıyor. Bu dönüşüm, hukuki süreçlerin daha hızlı ve etkili bir şekilde yürütülmesine olanak tanıyor. Özellikle dijital delil toplama ve analiz yöntemleri, mahkemelerin daha sağlıklı kararlar almasına yardımcı oluyor.

Buna karşın, teknolojinin hukukla entegrasyonu beraberinde yeni sorunları da getiriyor. Örneğin, siber suçlar ve veri ihlalleri gibi dijital alanlardaki suçlar, hukuk sistemini yeni zorluklarla karşı karşıya bırakıyor. Bu noktada, avukatlar ve hukuk uzmanları, teknolojiye uygun savunma ve saldırı stratejileri geliştirmek zorunda kalıyor.

Hukuk firmaları ve mahkemeler, yapay zeka tabanlı sistemleri kullanarak dava analizlerini hızlandırıyor ve büyük veri setlerini daha etkili bir şekilde değerlendiriyor. Ancak bu durum, insan faktörünün göz ardı edilmemesi gerektiği anlamına geliyor; çünkü teknolojinin hukuki kararlar üzerindeki etkisi, insan etiği ve adalet duygusuyla dengelenmelidir.

Teknoloji çağında hukukla kazanmak veya kaybetmek, sadece hukuki bilgiye değil, aynı zamanda dijital dünyanın dinamiklerine de hakim olmayı gerektiriyor. Hukuk firmaları, müvekkillerine en iyi hizmeti sunabilmek için sürekli olarak teknolojik gelişmeleri takip etmeli ve bu alanlarda uzmanlaşmalıdır. Aksi takdirde, hukuki mücadelede geri kalmak kaçınılmaz olabilir.



14. Bogaziçi Zirvesi’nde “Avrupa’da Türklerin Politik, Ekonomik ve Tarihsel Mirası Çalışması” ikinci kez ele alındı

Bu yıl ikinci kez ‘Turkish Heritage in Europe – Avrupa’da Türklerin Politik, Ekonomik ve Tarihsel Mirası Çalışmaları’nın Önümüzdeki Yüzyılda Önemi’ konulu panel düzenlendi ve Avrupa’da yaşayan Türklerin tarihsel konumu ele alınarak, konu ikinci kez uluslararsı platformda tartışılmış oldu.

Paneli organize eden, yazar, sosyolog ve aynı zamanda ‘İngiltere’de Türklerin Politik, Ekonomik ve Kültürel Mirası‘ Platformu ile ‘İngiltere’de Türk Miras Günü‘ kurucusu olan  Semra Eren-Nijhar davet ettiği seçkin konuklar ile Boğaziçi Zirvesi’nde konuyu ele alarak önemini vurguladı.

Panele Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırma başkanı Dr.Tolga Sakman ve Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Uygulama ve Araştırma Merkezi direktörü Dr. Enes Bayraklı konuşmacı olarak katılarak: Avrupa Türkleri ve Önümüzdeki Yüzyılda Politik, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Miras Çalışmaları’nın değerinin altını çizerek konuyu değerlendirdiler.

Semra Eren-Nijhar panel sonrası şunları söyledi. “Öncelikle bu konuyu ikinci kez  uluslararası platforma taşımak beni mutlu etti. Burada olmamız çok önemli, nitekim sadece Avrupa’da Türklerin son yetmiş yıllık göç tarihi ile olmadığımızı ve Avrupa’da bir tarihimizin olduğunu geçte olsa anlatma zamanı geldi. Avrupa Birliği’nde olup olmamamız hiç önemli değil, zaten şu anda beş milyonun üstünde Türk Avrupa’da yaşıyor ve bulundukları ülkelere ekonomik, politik ve külturel olarak katkıda bulunuyorlar. Türkler geçmişte de Avrupa’daydı, şimdi de Avrupa’da, gelecekte de Avrupa’da olacaklar. Bu gerceği göz önünde bulundurarak ortak değerlerimize sahip çıkmamız, bu noktadan hareket ederek  öncelikle Avrupa’da Türklerin Politik, Ekonomik ve Kültürel Miras’ı çerçevesinde  çalışmalar yapmamız gerekiyor.

Dijital dönüşüm, teknolojinin hızla evrimleştiği bir çağda iş dünyası, toplum ve endüstriler arasında kökten değişimlere neden oluyor. Bu dönüşümde, yapay zeka (YZ) teknolojisinin oynadığı önlenemez rol, iş süreçlerini, müşteri deneyimini ve endüstri normlarını temelden değiştiriyor. 

Yapay zeka, büyük veri analizi ve makine öğrenimi gibi alt alanlardaki yetenekleri sayesinde karmaşık veri setlerini anlama, öngörüde bulunma ve kararlar alma konularında önemli bir araç haline gelmiştir. Bu, işletmelerin veri tabanlı stratejiler geliştirmesine ve rekabet avantajı elde etmelerine olanak tanıyan bir gelişmedir.

Dijital dönüşüm sürecinde yapay zeka, iş dünyasının verimliliğini artırmak, rekabet avantajı elde etmek ve daha etkili kararlar almak için vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir. Bu trendin gelecekte daha da ivme kazanması beklenirken, işletmelerin bu teknolojiyi stratejik bir şekilde kullanarak uyum sağlamaları kritik öneme sahiptir.

Morphis Teknoloji Teknoloji ortağı iş İnsanı Füsun Safdeniz bu konuda dile getirdikleri “Özellikle finans, sağlık, üretim ve perakende sektörlerinde yapay zeka uygulamaları, süreçleri otomatikleştirme, hata oranlarını düşürme ve müşteri memnuniyetini artırma gibi avantajlar sağlıyor. Finans sektöründe yapay zeka, sahtekarlık tespiti ve risk analizi gibi kritik alanlarda büyük veri setlerini etkili bir şekilde işleyerek güvenliği artırıyor.

Sağlık sektöründe ise yapay zeka, hastalıkların erken teşhisi, tedavi planlaması ve hasta takibi gibi alanlarda önemli bir rol oynuyor. Örneğin, görüntü analizi yapan yapay zeka sistemleri, radyoloji alanında hızlı ve doğru teşhislerin konulmasına katkı sağlıyor.” Şeklinde paneli özetliyor



Dijital Dönüşümde Yapay Zekanın Önlenemez Rolü

Dijital dönüşüm, teknolojik ilerlemelerin iş dünyası, toplum ve bireyler üzerindeki etkilerini ifade eden bir terimdir. Bu dönüşümde yapay zeka (YZ) önemli bir rol oynar çünkü dijital dönüşümün temelinde veri analizi, otomasyon ve akıllı karar alma gibi süreçler bulunmaktadır. İşte yapay zekanın dijital dönüşümdeki önemli rolleri:

Veri Analizi ve Öngörülebilirlik: Yapay zeka, büyük veri setlerini analiz ederek işletmelerin geçmiş performanslarını anlamalarına ve gelecekteki eğilimleri öngörmelerine yardımcı olabilir. Bu, stratejik planlamayı ve karar alma süreçlerini optimize etmeye olanak tanır.

Otomasyon ve İş Süreçleri: Yapay zeka, rutin ve tekrarlayan işleri otomatikleştirebilir. Bu, iş süreçlerinin daha verimli hale gelmesine ve insan kaynaklarının daha stratejik görevlere odaklanmasına olanak sağlar.

Kişiselleştirilmiş Deneyimler: Yapay zeka, müşteri davranışlarını anlayarak kişiselleştirilmiş deneyimler sunabilir. Bu, müşteri memnuniyetini artırabilir ve şirketlerin rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı olabilir.

Risk Analizi ve Güvenlik: Yapay zeka, potansiyel riskleri analiz edebilir ve güvenlik önlemlerini artırabilir. Örneğin, siber güvenlikte yapay zeka, anormallikleri tespit edebilir ve hızla müdahale edebilir.



Hızlı Karar Alma: Yapay zeka, büyük veri kümelerini anında analiz edebilir ve hızlı kararlar alabilir. Bu, işletmelerin rekabet avantajını sürdürmelerine ve pazar koşullarına daha hızlı adapte olmalarına yardımcı olabilir.

Yeni İş Modelleri: Yapay zeka, işletmelere yeni gelir kaynakları ve iş modelleri keşfetme fırsatları sunabilir. Örneğin, müşteri taleplerini anlayarak yeni ürün ve hizmetler geliştirebilir.

Eğitim ve Yetenek Geliştirme: Yapay zeka, çalışanların yeteneklerini ve bilgi düzeylerini analiz ederek özelleştirilmiş eğitim programları sunabilir. Bu, çalışanların sürekli öğrenmelerini ve gelişmelerini sağlar.

Ancak, bu avantajlarla birlikte, yapay zekanın kullanımı beraberinde etik, güvenlik ve istihdam gibi sorunları da getirebilir. Bu nedenle, yapay zekanın etkili bir şekilde yönetilmesi ve kullanılması için uygun düzenlemeler ve politikaların oluşturulması önemlidir.

Finans ve bankacılık sektörleri, Panelde 

Sürekli olarak değişen ekonomik, teknolojik ve düzenleyici faktörlerden etkilenerek evrim geçirmektedir. Finans ve bankacılık sektöründeki bazı önemli trendleri göz önüne alarak, sektördeki yeni haritayı şu şekilde özetleyebiliriz:

Dijitalleşme ve Teknolojik İnovasyon: Finans ve bankacılık sektörü, dijitalleşme ve teknolojik inovasyon konusunda hızla ilerlemektedir. Mobil bankacılık uygulamaları, yapay zeka, blok zinciri ve diğer fintech çözümleri, müşterilere daha hızlı, güvenli ve kullanıcı dostu finansal hizmetler sunma konusunda önemli rol oynamaktadır.

Yapay Zeka ve Veri Analitiği: Yapay zeka (YZ) ve veri analitiği, müşteri davranışlarını anlamak, dolandırıcılığı önlemek, risk yönetimini geliştirmek ve kişiselleştirilmiş finansal hizmetler sunmak için kullanılmaktadır. Bankalar, büyük veri analizi ve makine öğrenimiyle daha iyi kararlar alarak operasyonel verimliliği artırabilirler.

Mobil ve Dijital Ödemeler: Mobil cihazların yaygın kullanımıyla birlikte mobil ödemeler ve dijital cüzdanlar giderek daha popüler hale gelmektedir. Bu, müşterilerin fiziksel para kullanımından uzaklaşmasına ve dijital ödeme yöntemlerine yönelmesine yol açmaktadır.



Blok Zinciri ve Kripto Paralar: Blok zinciri teknolojisi, finans sektöründe daha güvenilir ve şeffaf işlemleri mümkün kılabilir. Ayrıca, kripto paraların (örneğin Bitcoin) benimsenmesi ve regülasyonları konusundaki çalışmalar devam etmektedir.

Regülasyon ve Güvenlik: Finans sektöründeki düzenleyici çerçeve sürekli olarak güncellenmekte ve değişmektedir. Bankalar, müşteri verilerinin güvenliği, finansal suçların önlenmesi ve uyum konularına odaklanmak zorundadır. Küresel düzenleyici standartlar, sektördeki oyuncuların birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmalarını sağlamak adına önemlidir.

Yeşil Finans ve Sürdürülebilirlik: Finans sektörü, sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluk konularında daha fazla dikkat çekmektedir. Yeşil finans, çevre dostu yatırımların teşvik edilmesi ve sürdürülebilir projelere finansman sağlanması üzerine odaklanmaktadır.

DeFi (Merkezi Olmayan Finans): Kripto paraların ve blok zinciri teknolojisinin gelişimiyle birlikte, merkezi olmayan finans (DeFi) giderek daha fazla önem kazanmaktadır. DeFi, geleneksel finansal aracıları ortadan kaldırmayı amaçlayan birçok projeyi içermektedir.

Finans ve bankacılık sektöründeki bu trendler, önemli bir dönüşümü işaret etmektedir. Ancak, bu değişimlerle birlikte, güvenlik ve düzenleyici uyumluluk gibi konuların da dikkate alınması gerekmektedir. Gelecekte, finans ve bankacılık sektörü, daha fazla dijitalleşmiş, müşteri odaklı, sürdürülebilir ve yenilikçi bir yapıya doğru evrilecektir.

Eş zamanlı olan İzliyemediğimiz panellerde birbirinden değişik tüm konuları ele alan çok önemli bilgilerin paylaşıldığı çok değerli konuşmacıların olduğu zirve tüm katılımcılara ışık oldu yol haritası sundu.

yilmazparlar@yahoo.com


ETMD Özgür Demirtaş'ı Dinledi-Yılmaz Parlar

  ETMD Özgür Demirtaş'ı Dinledi

Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneğin (ETMD) 14. Geleneksel Gecesi



Sektördeki uzmanları bir araya getirerek elektrik tesisatı alanında bilgi paylaşımını teşvik eden bir kuruluş olan ve mesleki gelişimi desteklemek amacıyla çeşitli eğitim programları ve seminerler düzenleyen Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği (ETMD), sektördeki profesyoneller arasında ağ oluşturmayı ve bilgi alışverişini yakınlaşmayı artırmayı amaçlamak amacıyla düzenlediği geleneksel gecesinin 14.ncüsünü, Çiftehavuzlar Büyük Kulüp’te gerçekleştirdi. Sektöre yönelik en güncel bilgilere erişim sağlamak ve mesleki ilişkileri güçlendirmek amacıyla konuk konuşmacı olarak ünlü ekonomist Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ı ağırladı. 




Açılış konuşmasını, kusursuz liderlik becerileri ve sağlam bir vizyon ile donanmış bir öncü olan önceki dönem Yönetim Kurulu Başkanı ve onursal Başkan Mustafa Cemaloğlu gerçekleştirdi.

Dernek kuruluşun misyonunu belirleme ve bu doğrultuda etkili stratejiler geliştirme konusundaki kararlılığıyla tanınan, sadece mevcut sorunlara değil, aynı zamanda gelecekteki zorluklara karşı da vizyoner bir bakış açısı sunarak, kuruluşun sürdürülebilir büyüme ve etki yaratma potansiyelini artırmış Başkan Mustafa Cemaloğlu veda konuşması niteliğindeki duygulsal sözler ile hitap etdi.



İstanbul dışından gelen temsilcilere ve üyelere katılımlarından duyduğu memnuniyeti her zamanki samimi hiperaktif tutumuyla teşekkürleriyle ifade etdi. Yönetimi genç ellere teslim etmekten dolayı daha güçlü bir STK olacağını vurguladı. Yeni Başkan Cemil Topak’ı sahneye konuşması için davet etdi.

ETMD Başkanı Cemil Topak Derneğin ismini ETMD Kalacak şekilde Elektrik Mühendisleri Derneği olarak değişeceğini bildirdi. Üyelik şartından 5 yıllık deneyimin kaldıracaklarını, sık toplantılarla konuk konuşmalarla mühendislerinin ilişkili konularla bilgi düzeyini artırmak gibi faaliyet yürüteceklerin altını çizdi.

Altın, Platin ve Gümüş Sponsorlara teşekkür plaketleri verildi. Plaketlerin takdimi Efsane Başkan  Mustafa Cemaloğlu ve Genç ve Dinamik yeni Başkan  Cemil Topak tarafından yapıldı.



Üyelerinin yoğun ilgisiyle karşılanan Prof. Dr. Özgür Demirtaş hiperaktif konferansıyla dolar endeksine odaklanmak oldukça önemli olduğunu açıklayarak çok basit ifadelerle ekonomi analizini geniş bir ufuk turu attırarak ifade etdi.

Özgür Demirtaş “Üç temel ilkeye vurgu yapmak önemlidir: para, faiz ve tüm dünyadaki para miktarları.”



Demirtaş'ın vurguladığı önemli konulardan biri para. Para, ekonominin temel taşıdır ve tüm dünya genelindeki para miktarları ekonomik dengeyi etkiler. Son dönemde, küresel para arzındaki artışlar ve merkez bankalarının para politikalarındaki değişiklikler, ekonomiler üzerinde geniş kapsamlı etkilere yol açmıştır.



Merkez bankasının para politikalarındaki değişiklikler, piyasalarda belirleyici bir faktör haline gelmiştir. Öte yandan, küresel ekonomik faktörler de Amerikan ekonomisini etkilemeye devam ediyor. Ticaret dengesizlikleri, uluslararası ilişkiler ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, Amerika'nın ekonomik görünümünü şekillendiren unsurlar arasında yer alıyor.

Faiz oranları ekonomik kararlar üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Faiz oranları, borçlanma maliyetini ve tasarruf yapma motivasyonunu etkileyerek yatırımlar, tüketim ve enflasyon üzerinde doğrudan bir etki yaratır. Demirtaş'ın belirttiği gibi, faiz oranlarındaki değişiklikler ekonomik istikrar üzerinde derinlemesine etkiler bırakabilir.



Tüm dünyadaki para miktarları ekonomik dengeleri etkiler. Küresel ticaret, para birimleri arası ilişkiler ve uluslararası finansal piyasalardaki olaylar, dünya genelindeki para miktarlarını etkileyerek ekonomik gelişmeleri belirler. Demirtaş'ın analizine göre, küresel para dinamikleri, uluslararası işbirliği ve rekabetin önemli bir parçasıdır.

Özgür Demirtaş'ın ekonomideki üç temel ilkeye dikkat çektiği analizinde, para, faiz ve tüm dünyadaki para miktarları arasındaki kompleks ilişkilerin anlaşılması, ekonomik kararlar alırken önemli bir rol oynamaktadır. Bu unsurların birbiriyle etkileşimi, ekonomik hareketlilikleri ve gelecekteki ekonomik gelişmeleri anlamak adına kritik bir konudur.



Verdiği örneklerle faiz ve enflasyon ilişkisini mükemmel bir şekilde analiz eden Demirtaş’ın sonuç yorumları Bakan Mehmet Şimşek’in izlediği Ortodoks politika devam ettiği takdirde öngörüsü 2024 Mayıs ayı sonrasında iyileşme başlıyabilir. “Enflasyon Sebep Faiz Sonuç” birkaç kez hiperaktif şekilde tekrarlatdı. Tabi bizim gibi ekonomi sisteminin oturmamış ülkelerde aslında Sistem sebep demek daha derin tespit olur.

Sonuç olarak Geleneksel ETMD  gecesi mükemmel bir bilgi edinme etkinliğine imza atdı.

yilmazparlar@yahoo.com


11 Ağustos 2023 Cuma

Kredi Maliyeti Neden Yüksek-Yılmaz Parlar

 Kredi Maliyeti Neden Yüksek

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurul  Başkanı Şekip Avdagiç 10 Ağustos 2023 Perşembe günü gerçekleşen İTO Meclis Toplantısında kredi maliyeti’nin yükselmesi hakkında; “Bazı bankaların, ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi anons edilenden daha pahalı hale getirdiklerini görüyoruz” dedi

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’den bazı ana başlıklar;



Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi

Türkiye’nin kredi temerrüt riskini ifade eden CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını

Enflasyonla mücadelenin başlatıldığı bu süreçte uygulanacak para ve maliye politikasının, üretim-istihdam-ihracat sacayağı ile uyumunun önem taşıması.

Enflasyonla mücadelede “gıda” başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerektiği.



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladı.

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’, Ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi yüksetmesi üzerine piyasanın işleyişini bozan bu türden suistimallere fırsat verilmemesi ve hızla caydırıcı tedbirlere başvurulması gerektiğini aktardı. “Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”dedi

Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını ve  gelişmeyi önemli bulduklarını belirten Avdagiç, bununla birlikte bazı bankaların kredi maliyetini aşırı pahalı hale getiren uygulamalara yöneldiklerini ilgili makamlara ilrtdiklerini dile getirdi



Hükümetin enflasyonla mücadeleyi öne alan, ihracat ve üretimi destekleyen yaklaşımının, reel sektörün beklentileri ile örtüştüğünü söylyen Avdagiç, “Biz de bu iki hususun birlikte götürülmesini arzu ettiğimizi dile getirdik. Ama aynı zamanda şu anda çok yoğun şekilde yaşadığımız finansmana erişim başta olmak üzere beklentilerimizi ekonomi yönetimi ile paylaştık. Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin önemli bir dönüm noktasında olduğunu, bu dönemde enflasyonla mücadeleyi, tüm ülke olarak topyekün şekilde sürdürmek gerektiğini vurgulayan Başkan Avdagiç"Bu mücadelede kısa dönemli olarak elbette bazı sıkıntılar yaşanacaktır. Ancak kararlı, etkili ve doğru yöntemlerle verilen bir mücadele, başarının temel anahtarı olacaktır.

Şok tedbirler uygularken, -zaman zaman bunlara ihtiyaç olabilir- olası yan etkileri dikkatle izlemeli ve gereken tedbirleri süratle alma yoluna gitmeliyiz" sözlerine TCMB’nin gerek enflasyonla mücadeleye yönelik sergilediği kararlılığın, gerekse de faiz politikasındaki rasyonel tutumunun uluslararası finans çevrelerinde de karşılık bulmasının memnuniyet verici olduğunu ilave etdi

CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge olduğunu, CDS’in gerilemesinin yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yönelik risk algılarını ve dış borçlanma maliyetini önemli ölçüde aşağı çekeceğini, söyleyen Başkan Avdagiç"Umuyoruz ki, kısa sürede yabancı yatırımcı girişlerinde bir hızlanma göreceğiz" dedi.



Avdagiç, enflasyonla mücadelede Gıda başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerekçe olarakda Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri olan Türkiye'nin bu seviyedeki gıda enflasyonunu hak etmediğini, Bu sorunun süratle masaya yatırılması, gıda enflasyonunu besleyen unsurların acilen kaldırılması zaruriyetini bildirirken  “İTO olarak temmuz ayındaki gıda enflasyonunu yüzde 8.61 olarak ölçtük. Oysa temmuz, geleneksel olarak meyve-sebzedeki yaz ucuzluğunun etkisiyle enflasyonun eksi olarak kayıtlara geçtiği bir aydır. Yazın ortasında yüzde 10’lara yaklaşan gıda enflasyonunu tetikleyen unsurları analiz edip gerekli önlemleri almak durumundayız." Şeklinde önlem alınmasına dikkat çrkdi

Gıdanın dünya genelinde ‘stratejik’ sektör olarak tanımlandığını, savunma sanayisinin bile önünde görüldüğünü kaydeden Şekib Avdagiç, "Yapılan araştırmalara göre Türk çiftçisinin yaş ortalaması 55’e yükseldi. Böyle gidersek, bu nesil, tarım üretimi yapan neredeyse son nesil olacak. Tarımda genç kalmadı; bu gerçekten sürdürülebilir bir durum değil. Dolayısıyla hiç zaman kaybetmeden, çiftçiliği ve tarımı gençlerimizin gündemine sokmalıyız. Gençlerimizi, çiftçilerimizi toprakla barıştırmalı, kentten köye göçün yolunu açmalıyız. Türkiye mevcut yapılanlara ilave olarak, bugünden tarım için daha güçlü bir kurgu ve strateji yaparsa, uzun yıllar bunun karşılığını alacaktır. Buna kesinlikle inanıyoruz" dedi

Toplantı Üyelerin Komiteleri hakkında isteklerini, sorunlarını açıklamasıyla devam etdi. Başkan Avdagiç üyelerin sorunlarına açıklık getirdi birer birer cevapladı.

yilmazparlar@yahoo.com


4 Şubat 2023 Cumartesi

FODER, Parasını Yöneten, Hayatını Yönetir-Yılmaz Parlar

  FODER, Parasını Yöneten, Hayatını Yönetir


FODER- Finansal Okur Yazarlık Derneği, 10. Yılı kutlamasında mottoları olan “Parasını Yöneten, Hayatını Yönetir” her konuşmacı tarafından dile getirildi. Şarkısı birlikde söylendi.



Denizbank Genel Müdürlük Binasında, 10 Yılını kutlayan FODER bugüne kadar kamu kurumları, belediyeler, eğitim kurumları, özel sektör ve sivil toplum iş birliğinde toplumun her kesimine yönelik finansal okuryazarlık eğitimleri verilmesini sağladı.

Ev sahipliğini üstlenen Denizbank genel Müdürü Hakan Ateş’in yurt dışında bulunduğunu söyleyen Denizbank Hazine, Finansal Kurumlar ve Yatırım Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz kutlamaya katıldı. 


Derneğin dünden bugüne hayata geçirdiği faaliyetlerinin yer aldığı video gösterimi sonrası başarılı sunuculuğunu Dr. Artunç Kocabalkan yaptı.

Kocabalkan sunucuları takdim etmeden öncesi konuşmasında özetle; “FODER Aradan geçen on yılda çalışma alanında ülke gündemine taşınması ve kamuoyunun finansal okuryazarlık öğretileriyle gelişimi adına hep birlikte birbirinden değerli çalışmalar gerçekleştirmiş. finansal okuryazarlık gerçekten çok ama çok önemli. Ekonominin ve finansın bugün insanların gündeminde Dört milyonun üzerinde bir yatırımcı kitlesiyle başka bir anlam kazanıyor 



On yıldır gerçekleştirilen projeler, seminerler, araştırmalar, özel sektör liderlerinin ve eğitimcilerin gündemine koyduk biz bu değerle birlikte finansal okuryazarlık konusunu. Finansal okuryazar bir Türkiye En yukarıdan en aşağı kadar. hedefinden hareketle toplumun her kesimine yönelik finansal okuryazarlık eğitimleri, kitap kulübü söyleşileri, seminer ve kongreler gerçekleştirilmiş.” Giriş yaptı. 

FODER’i anlamak adına FODER Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal’ın bütüne yakın konuşması şöyle; “Bugün de yönetim kurulu üyelerimiz var burada. Yönetim kurulumuzun yarıdan fazlası kadın. Ve yeni genel sekreterimizde Melisa Mumcu o da yeni geçen ay onu göreve atadık. Genel sekreterimiz Kendisi çok genç ama bu sivil toplum tarafında herhalde finansal okuryazarlık konusunda en iyi bilen kişi. Dolayısıyla biz de ona öyle gönül rahatlığı içinde derneğimizin genel sekreterliği görevini verdik Onu da bu arada kutluyorum ve başarılar diliyorum. Yine Özlem'in sözüyle devam edelim. onun patenti ona aittir. Parasını yöneten hayatını yönetir Bizim çok kullandığımız bir slogan. Ve bunu ilk söyleyince böyle ya diyorlar işte gene bankacılar geldi. Herhalde bize paranın ne kadar önemli bir şey olduğunu söyleyecekler hayatta yan eğitimleri çünkü biz genelde bu sloganla açıyoruz. 



Tabii hiç öyle bir mesajımız yok. Biz toplumun hemen hemen her kesimine eğitim veriyoruz. Yani ilkokul çocuklarından üniversite öğrencilerine, ev kadınlarına, iş hayatına yeni başlayan kadınlara Çiftçilere ordu mensuplarına, polislere, emeklilere herkese yönelik eğitim programlarımız var. Ve genelde işte bunları da böyle parasını yöneten, hayatını yönetir diye başlatıyoruz. 

Genelde bir sıkıntı yaratıyor bu şey için. Para konusu bir para diye başlayan bir şey genelde insanlarda böyle bir çok materyalist bir şey izler şey uyandırıyor Öyle değil tabii. Yani biz paranın hayatta her şey olduğunu söylemiyoruz hiçbir zaman. Tam tersine hayatta paradan çok daha önemli şeyler var. Ailemiz var, arkadaşlarımız var. Okul hayatımız, iş hayatımız, sosyal sorumluluk, proje ya o kadar çok şey var ki hayatta paradan önemli. 



Fakat maalesef para diye de bir şey var hayatta. Ve ömrümüz boyunca sevsek de sevmesek de ondan nefret etsek de onu tanımak zorundayız. Ve onunla uğraşmak zorundayız Dolayısıyla paranın efendisi olmanız lazım. Kölesi değil efendisi olmamız lazım. Onu tanımamız lazım. O da ancak finansal okuryazarlıkla oluyor. Çok değerli gönüllülerimiz var. Yani kadromuz küçük dedik ama aslında yüzlerce kişilik bir gönüllü kadromuz var Dolayısıyla bu gönüllü kadromuz da bize eğitimlerimiz de çok yardımcı oluyor. Yönetim kurulumuz ben burada onlara tekrar teşekkür etmek istiyorum hepsine. 



Gerçekten yönetim kurulumuza da çok değerli ve çok değişik kökenli arkadaşlarımız var. Danışma kurulumuz Özlem Denizlimen Danışma Kurulu Başkanımız yine danışma kurulumuzda da çok değerli iş insanları var ve Işte bizim bize yön gösteriyorlar. Vizyonumuzu geliştirmek de bize yardımcı oluyorlar. Tabii üyelerimiz yani birçok şeyi de işte üyelerimizle birlikte yapıyoruz. Devam ediyorum. Şimdi hedefimiz o kısa videomuzda da ilk hedefimiz aslında bu finansal okuryazarlık konusunu ilkokul müfredatından başlamak üzere eğitim sistemine taşımak. Bugün bizi çok mutlu eden bir şey oldu. 



Özlem'le Çorum'dan katılıyor bize ve bu toplantı için gelmiş. Ve Kezban Hanım da meslek liseleri için bir eğitim programı geliştirip bunun meslek liseleri müfredatına girmesini sağlamış Dolayısıyla bu tabii çok güzel bir şey. Bunun yayılmasını biz istiyoruz. Ilkokul eğitiminden başlarsa işte ağaç yaşken eğilir. Felsefesiyle biz çocuklarımızı geliştirebiliriz. Çünkü Ilk hedefimiz dediğim gibi müfredata sokmak. Mesajlarımız çok basit. Yani vatandaşa biz diyoruz ki kardeşim bütçe yap, bütçe yapmakla başla. Çünkü bütçe yaparsan giderini gelirini görürsün. giderini kontrol edebilirsen işte israfı azaltırsın. Israfı azaltırsan azalmış. Yapmış olursun. Bu tasarruflar birikime dönüşür. 



Birikimleri de yatırımlara dönüştür. Yatırımları da yay Istediği an. Ve zamana bırak. Yani zaman içinde yatırımlarını yap. Piyasalara güven, sisteme güven. Paranı sisteme getir. Sistem dışında tutma, yastık altında tutma onun birçok riskleri var. Kaybolma riski, yanma riski şu, bu. Ve bir de getiri elde etmiyorsun. Ve bunun ne sisteme faydası var, ne de birikim yapmış kişiye faydası var. Dolayısıyla bir amacımız da tabii birikimleri finansal sistem için almak. Böyle çok basit Mesajlarımız var. Tabii zaman içinde de şunu da gördük. 



Yani sadece eğitim vererek özellikle ileriki yaştaki kişilerin davranışlarını değiştirmek pek mümkün olmuyor. Yani biz eğitimleri veriyoruz, anlatıyoruz, biraz korkutuyoruz insanları diyoruz ki bak Artık uzun yaşam riski diye bir şey var. Yani otuz beş, kırk yaşındasın belki. Hani altmış altmış beşe kadar çalışacaksın ama ondan sonra büyük bir ihtimalle istatistiklere göre Işte kadınsam belki yirmi beş, erkeksen yirmi sene daha yaşayacaksın emeklilik hayatında. Kadınlar hep bizi biraz daha erken gönderiyorlar istatistiklere göre. ve biraz ürkütüyoruz. Diyoruz ki bakın bu böyle. 



Dolayısıyla bir hazırlık yapman lazım hafif tedirgin ediyoruz ama sonra da diyoruz ki bak onun da yolu var. Yani bu işte damlaya damlaya göl olur. Tamam belki bugün gelirin çok yüksek olmayabilir ama işte elli lira, yüz lira, iki yüz lira, üç yüz lira ne arttırabiliyorsan arttır Bunu finansal sistemde değerlendir. 

Yatırımın fonlarında, bireysel emeklilik sisteminde. Her nasılsa tabii bunun da yollarını anlatıyoruz. Sonra da sabırlı ol ve bekle. Diyoruz. Ama tabii bunları duyunca insanlar Oğlu hak veriyorlar bize. Ve etkileniyorlar. Fakat bakıyoruz ki bunun davranış değişikliğine dönüşmesi çok yüksek oranda olmuyor. O yüzden son yıllarda biz finansal okur yazarlık eğitimlerini davranış biliminden de yararlanarak davranışsal müdahalelerle eşleştirerek hem finansal okuryazarlık eğitimleri veriyoruz ve davranışsal müdahalelerle ki bunlara zaten sürekli maruz kalıyoruz.” dedi 



Cumhuriyetimizin 100. Yılında FODER'in 10. Yılını Kutluyoruz

FODER Danışma Kurulu Başkanı Özlem Denizmen "Cumhuriyetimizin 100. yılında FODER'in 10. yılını kutluyoruz. Kurumsal üyeler ve onların desteği de çok önemli. Çünkü bütçe olmadan hiçbir şey olmuyor. Medya destek oldu. Gönüllüler harika. Destekleriyle. Ve çok güzel bir yere ben gelindiğini düşünüyorum. 

Dört milyon kişi var. Ama dört milyon Okur yazarlığın artması diye orada finansal olarak düşünmemeyi düşünüyoruz.

FODER ilk 10 senesinde çok yol katetti. Bilinmeyen bir kavramı Türkiye’ye armağan etti. 2033 için hayalim; FODER’in finansal okuryazarlık ve zenginliğin

demokratikleştirilmesi yolundaki katkılarının dünya çapında örnek gösterilmesi” hayallerini dile getirdi.

Attila Köksal tarafından, FODER Yönetim Kurulu Üyeleri ve tüm paydaşları adına “Finansal

okuryazar bir Türkiye” hedefiyle çıkılan bu yolda derneği bugünlere ulaşımında gösterdiği

gayret ve verdiği destekler dolayısıyla Özlem Denizmen’e teşekkür plaketi takdim edildi.

Finansal Okuryazarlık Konusunu Sahiplenmemiz Şart

DenizBank Hazine, Finansal Kurumlar ve Yatırım Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora

Böcügöz “Biz  Deniz Bank olarak ilk günden beri bankacılığın misyonumuz olarak görüp finansal hizmetlerimizi ülkemizin en ücra köşesine kadar taşımak istiyoruz. 

Sağladığımız finansmanla yarattığımız istihdam ve sunduğumuz hizmetlerle gelişmenin kalkınmanın küçük bir ülkesiyiz işin gerçeği. 

Tabii bizim özel misyonlarımız da var. Tarım bankacılığı, çiftçi, finansmanı. Yani KOBİ'miz, çiftçimiz, turizmcimiz kazandıkça biz de kazanıyoruz. Onun farkındayız. Onlar onların kazanmadığı bir ortamda bizim için de hiçbir gelecek yok ve bankacılık ağına dahil olması herkesin güçlü bir finansal sisteme erişim için de ön şart. Bunun da farkındayız.

Ekonomik istikrar ve büyümek için yatırıma, yatırım için de tasarrufa gereksinimi var. Tasarrufun ekonomik büyümeye giden yolda taşıdığı önemi de hepimiz çok çok iyi biliyoruz. Tabii finansal okur yazarlığın artması Toplumsal refaha katkı sağlamanın yanına finansal piyasaları bütün kalite, yeniliklere açıklık, rekabet ve işverelik açısından da teşvik ediyor. Bu da ekonominin gereğini çok olumlu etkiliyor. 

Ama gitmemiz gereken yol takdir edersiniz çok uzun. Bütün araştırmalar Yani bizim dünyadaki Danimarka, Norveç, İsveç, Brecht, gibi ülkelerdeki finans, okul, yazarlık oranlarının ne kadar yüksek olduğunu Türkiye'de ise daha yolun başında bile olmadığımızı çok yapmamız gereken şey olduğunu gösteriyor. Yine Dünya Bankası'nın findeks verisine göre Finansal bir kurumda hesap saati Türkiye'de yetmiş üç. Kadınlarda altmış ikiye düşüyor. 

Halbuki OECD ülkelerinde bu oran yüzde doksan yedi. Ve maalesef ve maalesef finansal kurumlarda tasarruf yapanların oranı Türkiye'de yüzde on. OECD'de yüzde elli dokuz ısınma azalan doğal kaynaklar nüfus artışı gibi konuları gündemimizde tutuyorsak, faaliyetlerimizin çevresel etkilerine dikkat edip finansal sorumluluklarımız gibi hassasiyetle gözetiyorsak aynı şekilde finansal okuluk okul yazarlığı konusunda hepimizin sahiplenmesi şart.”şeklinde rakamsal verilerle Türkiye durumunu  özetledi

FODER Yönetim Kurulu Üyesi İskender Ada, organizasyonun kapanışında tüm misafirlerle beraber FODER için yazdığı şarkıyı seslendirdi.

Umman BankDhofar Bankasını kuran, Banka kurucu finansal Danışman FODER üyesi Özge Tekalp ile çok kısa söyleşimizde üye sayısını soruyoruz 50 civarında kurumsal, 80 civarında bireysel ancak bu günü toplantı sonrası hemen 100 üyeye çıkacağını sanıyorum şeklinde cavap alıyoruz.



Ve yine Varlık Yönetimi ve Finansal Danışman Tuğba Türkmen’den İzlenimi sorduğumuzda "Ülke çapında tüm bireylerin finansal okur yazarlığının geliştirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik yapılan, yüksek değer katan eğitim ve projelerin gelişerek daha da yaygınlaşacağına dair çok önemli açıklamaları ve 2033 yılı hedefleri bu değerli toplantıda dinledik. Finansal sektörde bu yönde atılacak yeni adımlar, bilinçli hane halklarını yüksek refah seviyesine taşıyarak toplam ülke gelişimini ciddi oranda yukarı taşıyacaktır." Cevabını alıyoruz.

FODER 10. yılını açılış konuşmalarının ardından Seda Sevinç’in solo kişisel sergi eşliğinde bireysel üyelerinin, kurumsal üye temsilcilerinin, gönüllülerinin ve proje paydaşlarının ağırlandığı bir kokteyl ile kutladı.

Seda Sevinç; "Masalsı çalışmalarım var. İlhamı nereden aldın derseniz, ben çocukluğumdan beri biraz hayal kurmayı seviyorum galiba. Evde bir tavan arası vardı. Babamın eski eşyalarıyla başladım serüven diyebilirim Daha sonra kendi çizimlerimle biraz geliştirmeye çalıştım. Geliştikçe daha farklı şeyler ortaya çıktı. Yani bilirsiniz herkes kendi mesleğinde gelişirken etkileşimler var. farklı bir dünyanın içine girdim.” Şeklinde konuşmasını sürdürerek eserleri hakkında bilgiler verdi 

yilmazparlar@yahoo.com


26 Nisan 2022 Salı

Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir -Yılmaz Parlar

  Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir 


Arıların doğal mucizesi bal, hem sağlık üzerine etkileri hem de ülke ekonomilerine katkısı ile konuşulmaya devam ediyor. İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen bir toplantı ile masaya yatırılan bal sektöründe, paydaşların ihracatın yükselmesi konusunda fikri ise ortak: yüksek ihracat için eğitim ve markalaşma kamu desteği ile ele alınmalı.

İstanbul Ticaret Borsası tarafından hayata geçirilen Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor toplantılarının dördüncüsünde bal sektörü ele alındı. Sektörü sekteye uğratan konu başlıklarını tartışmak için bir araya gelen sektör temsilcileri mevzuattan tağşişe, ihracattan markalaşmaya bir çok konuda çözüm önerilerini sundu.

Moderatörlüğünü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın üstlendiği ‘Dünü Bugünü Yarını ile Bal Sektörü” başlıklı toplantının açılış konuşmasını ise İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz yaptı. Kopuz; bal sektörünün öneminin her geçen gün arttığını belirterek, “Bal üretiminde 2020 yılı itibarıyla 458 bin ton ile Çin ilk sırada iken, 104 bin tonluk üretimi ile Türkiye’nin ikinci, İran’ın ise 80 bin ton ile üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. Yani Türkiye bir bal ülkesi... Üretimde birinci ülke olan Çin, yaptığı taklit ve tağşişler ile meşhur. Çin’in sahte ballarından en çok şikâyetçi olan ülke ise ABD… Çin’in taklit ballarıyla baş edemeyince Çin’den ithalatı yasakladılar. Dolayısıyla, yüksek bir talebi olan ABD pazarı bizim için bir fırsat olabilir. Balın ihracat potansiyelini kullanmamız bu sektörü çok daha önemli yerlere taşıyacaktır” dedi.




Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kodeks Daire Başkanı Selim Kaplan, konuşmasında, mevzuatı geliştirerek güvenilir ürün sunulmasına destek olduklarını belirterek; “Türkiye bal üretiminde ikinci ama ihracatta 22. sırada. Kovan başı verimimizi artırarak bu sıralamada yükselmemiz gerekiyor. Çam balında Türkiye dünyanın en önemli üreticisi... Çam balında kaliteyi artırmak için çalışmalar yapıyoruz. Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Birliği ve bal üreticilerimizin de katkısıyla bu çalışmaları geliştireceğiz. Ayrıca ikili denetim sistemi oluşturmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmalar balda taklit ve tağşişin engellenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunda ne kadar başarılı olursak, bal sektörü o kadar gelişecektir” dedi.

İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, İstanbul’un sadece bir bal pazarı değil, dev şirketleri ve 76 bin kovanıyla aynı zamanda bir üretim üssü olduğunu belirterek, “Bu nedenle Müdürlüğümüz yoğun bir biçimde bal denetimleri yapıyor. Bal denetimleri konusunda hem üreticilerimiz, hem firmalarımız, hem de üniversitelerimiz bize yol göstermeli. Özellikle tağşiş yöntemleri konusunda sürekli değişim var. Sektörün bu konudaki desteği bu nedenle çok önemli… Örneğin tulum peyniri üreticilerinin nişasta kullanımı ile ilgili bize yol göstermesi denetimlerin etkinliğini artırdı ve sorunu büyük oranda çözdü” şeklinde konuştu. 

Aksu Vital Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi Yunis Aksu, ise konuşmasında, bal üretiminin birbirinden ayrılmaz bir bütünün uyumuyla mümkün olduğunu belirterek, “Arı, bal, çiçek ve insan dairesel bir döngüdür. Eğer çevre sağlıklı değilse, arıların oradan sağlıklı bir ürün üretmesi mümkün değil. Bal ve diğer arı ürünleri ile ilgili sorunları bütüncül olarak değerlendirmeliyiz. Ticaretin de dört paydaşı vardır; arıcı, paketlemeci, tüketici ve kamu. Bu paydaşların birlikte hareket ettiği bir sistem kurulmadığında, kaliteyi sürekli kılma konusunda başarılı olamayız. Örneğin tüketiciyi bilinçli hale getirmeden kaliteli bal talebi oluşmaz. Tüketiciye balın reçel olmadığı, sağlıklı bir ürün olduğu anlatılmalı. Tüm bu paydaşların sürekli olarak bir araya gelerek balda kaliteyi sağlama ve sürdürme konusunda çalışma yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Sektörün gelişimi, kalite standardizasyonu ve ihracattan geçiyor” dedi.




İstanbul Bal Evi Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkanı Mustafa Toktaş, balın önemine ve Türkiye ballarının çeşitliliğine değindiği konuşmasında, şunları söyledi: “Yıllardır, zengin bir bitki çeşidiyle Anadolu ve Trakya’da bal üretiliyor. Kanola, lavanta ve çörekotu yeni bitkilerimiz. Çam balımız dünyaca ünlü. Özellikle taklit ve tağşişin önlenmesi konusunda çalışmalıyız. İstanbul Ticaret Borsası tağşiş konusunu TOBB’a götürdü, Bakanlığa götürdü. Şimdi de bu toplantıyı yapıyor. Sektör böyle toplantılarla bir araya gelerek çözüm üretmeli. Tağşiş gıda terörüdür. Ben 50 yıldır bal ticareti yapıyorum. Bugün sadece bal değil polen, arı ekmeği, arı sütü, propolis ticareti de yapıyoruz. Sektör gelişiyor.”

Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, yaptığı konuşmada, çam balının önemine dikkat çekti ve “Çam balı Türkiye için çok önemli. Türkiye dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sini tek başına yapıyor. Üretimin yüzde 90’ından fazlasını ihraç ediyoruz. Tüm balımızın yüzde 17-23’ü çam balı. Çam balı standardı konusunda çalışmalı, ardından kodeks ve coğrafi işaret konularına yoğunlaşmalıyız. İller arasında çekişme olmamalı. Çam balı Türkiye’nin her yerinde yetişiyor” dedi. Çam balı üretimimize yangınların büyük bir darbe vurduğunu söyleyen Artık, “Yangın alanlarına yeni fidan dikmeden mevcut ağaçların gelişmesini sağlamaya çalışmalıyız” dedi.

İstanbul Bal Üreticileri Birliği Başkanı Yalçın Sezer, bal üreticileri olarak bir yazılım çalışması yaptıklarını belirterek, “Bu yazılım sayesinde, Türkiye çapında tüm vasıflarıyla, hangi kovanda nasıl ballar üretildiğini bilebileceğiz. Türkiye’de 12 bin bitki türü var. Böyle bir yerde bal standardizasyonu oluşturmak çok zor… Ayçiçeği ve çam balı gibi ballarda bile durum kolay değil. Bizim yoğunlaşmamız gereken konu, değerli ballarımızın katma değerini artırmak olmalı. Örneğin manuka balının 250 gramı 85 Euro. Bizim kestane ve meşe ballarımız manuka balından vasıflı olmalarına rağmen o fiyatlara satılamıyor. Yani katma değer sorunu var. Bal üreticilerinin eğitimsizliği de çok büyük sorun. Bunun, geniş katılımlı bir sürekli eğitim sistemi ile çözülmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve Balder Başkanı Özen Altıparmak, ise bal markalarının bal üreticisi değil bal paketleyicisi olduklarına dikkat çekerek, “Balı arı üretir, biz paketleriz. Bal ticaretinin en önemli şartı doğru ürüne ulaşılmasıdır. Bu nedenle laboratuvar gerekir. İleri teknoloji kullanılmalı. Bal hem sağlıklı hem gerçek olmalı. Her doğal bal sağlıklı değildir. Gerçek ballarda ilaç kalıntıları olabiliyor. Balda ARGE çalışmaları da önemlidir. Örneğin biz esmer pirinç şurubunun tespiti için çalışmalar yaptık ve tespit etmeyi başararak dünyaya sunduk” dedi. 

İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk, balda temel meselenin üretim olduğuna dikkat çekerek, “Herkes bal üretemez. Bunun bir okulu olmalı. Balın kalitesi üretim tekniklerine bağlıdır. Herkes balcılık yapabileceği inancıyla bu işe giriyor ama sonuç sağlıklı olmuyor. Balda eğitimden başlayarak bir standardizasyon olmalı. Ayrıca üretimden tüketime bir sistem kurulmalı” dedi

yilmazparlar@yahoo.com